Yeni Yazı Dizime başlıyorum:
Merhaba,
Bu yazı dizisinin amacı mümkün olduğunca Türkiye'deki futbola dair yeni fikirleri ortaya koymak olacak. Futbolun Türkiye'deki tarihçesi, oyun kuralları vesaire gibi konular bu yazılarda olmayacak zira herhangi basit bir google araştırması ile bu bilgilere kolayca ulaşabilirsiniz. Açıkçası camianın dışından insanlara yönelik yazılar olmayacağını tahmin ediyorum. Ancak umuyorum ki camiadan insanların ilgisini çekecektir.
1. Bölüm: Mevcut Durum Tespiti (Türkiye’deki takımların sınıflandırılması)
Dediğim gibi 1. Bölüm'ün amacı mevcut durum tespiti. Türkiye'de futbol bir geçiş süreci içersinde. 1990’larda okul bahçesi aktivitesi olan, 1996’dan sonra primitive halde başlayan, 2000’lerde ciddi bir üniversite sporu haline gelen, 2006’da Federe olup kulüpleşme gereksinimi ile tanışan ve bir önceki Federasyon döneminde Kulüpler ve Üniversiteler Ligleri’ni ayıran Türk Amerikan Futbolu’nun geldiği bu noktanın tam karşılığı “Geçiş Dönemi” olarak tanımlamak uygun olacak.
Bu süreçte liglerde yer alan takımlar Federasyon’un taleplerine kendilerini uydurmaya, uyamadıkları yerlerde de Federasyonu kendilerine uydurmaya çalışıyorlar. Henüz takımların büyük bir bölümü nasıl bir yapılanma ile gelecekte var olacaklarını netleştirebilmiş değiller. Diğer taraftan ise kural koyucu olan Federasyon da büyük ölçüde takımların kontrolünde olduğu için bu geçiş süreci nispeten az kanlı olarak süregeliyor. Hepimizin bildiği Teknik Kurul, Ligin nasıl olacağına karar veriyor. Teknik Kurul kimin kontrolündeyse onun dediği oluyor. (Mevcut Federasyon Teknik Kurulun kural koyucu değil uygulayıcı olacağını ifade etmişti. Bakalım bu sözün arkasında durulabilecek mi.)
Bu iyi bir durum mudur yoksa kötü bir durum mudur, tartışılabilir. Çünkü daha sert bir geçiş süreci ile bazı takımların kapıya kilit vurmaları söz konusu olabilir (örnek şu şartlarda dahi Ankara Pars Lig’den çekildi) ancak diğer taraftan da gerek kulüp gerekse üniversite takımlarının belli sponsore edilebilir standartlara ulaşması yolunda vakit kaybediliyor da olabilir. Ayırt etmeksizin tüm takımların amatör ruhla hareket eden üniversite öğrencileri ve mezunlarından kurulu oldukları için bu süreci mümkün olduğunca yavaşlatmaları son derece doğal bir durum. Diğer tarafta “Devrim” yapmaya gücü yetecek kadar camianın üstünde kudrete sahip birileri (ki zamanında Soner Yılmaz bile bunu başaramadı) yok.
Mevcut durumda Türkiye'de 3 farklı yapıda takım bulunmakta:
1- Bağımsız Üniversite Takımları: Bu takımların oyuncuları sadece kendi üniversite takımlarında oynuyor. Kendi sezonları sürerken oyuncuları kulüp takımlarında oynanamıyorlar. (Yeditpe Eagles hariç)
Bilkent Judges
Başkent Knights
DAÜ Crows
Anadolu Rangers
Sakarya Tatankaları
Konya Kartalları
Yeditepe Eagles
İTÜ Hornets
2- Üniversite Spor Kulübü ve Üniversite Takımları: Bunlar Türkiye'nin en köklü takımları. Kökleri ait oldukları üniversiteler. Oyuncuların ekseriyeti her iki ligde de mücadele ediyor. Hacettepe'de veteran sayısı biraz daha fazla (sadece kulüpte oynayabilenler), Boğaziçi ise diğer takımlara göre dışardan oyuncu alımına nispeten daha açık. Buna karşılık Koç, Gazi ve ODTÜ neredeyse aynı takımlarla her iki ligde de mücadele ediyorlar.
Hacettepe SK Reddeer
ODTÜ SK Falcons
1896 Boğaziçi SK Sultans
Gazi SK Warriors
Ege SK Dolphins
Ankara SK Cats
Koç SK Rams
3-Bağımsız Kulüp Takımları: Bu takımlar üniversitelerden bağımsız hale geldiler, oyuncu kaynağını hariç tutarsak. Bu takımların altyapı olarak düşünülen üniversite takımları da bulunuyor. Üniversitelerde ruki oyuncuların geliştirilmesi hedefleniyor ama ne kadar başarı sağlanıyor tartışılır.
Istanbul AFK Cavaliers
İTÜ SK Tigers
Yıldız AFK Stallions
Ankara Pars SK
Altınel SK Rhinos
3.ii -Altyapı Üniversite takımları: Bu takımlara coaching ve malzeme 3. gruptaki kulüpler tarafından sağlanıyor. 3. grup kulüplerinin üniversite öğrencisi oyuncuları bu takımlarda maça cıkıyor:
Bilgi Hunters
Sabancı Pirates
İTÜ Hornets
Atılım Rhinos
Kendi kendine var olan bu yapının Dünya’nın hiçbir yerinde benzeri yok. Türkiye’de de zamanla düzene girecek ve Avrupa’daki organizasyonlara yakın bir model Türkiye’de de oturacaktır. Özellikle fiilen EFAF’a entegrasyon bu süreci kaçınılmaz kılacaktır.
Durum tespiti şudur; Türkiye’de Ligler ayrılmıştır ancak takımlar fiilen ayrılmış değillerdir. İşte bu bir Geçiş Sürecidir. Bu süreç sonunda takımların bazıları Üniversite bazıları ise Kulüp takımı olarak camialaşacaklardır. Federasyon’un işte planlaması gerektiğini her seferinde anlattığımız süreç budur. Doğru stratejilerle takımların hiçbirisine zarar vermeden planlı ve programlı bir şekilde bu sürecin aşılması Türk Amerikan Futbol camiasının şu anki en temel hedefi olmalıdır.
Bu sürecin sonunda sırtını oyuncu kaynağı olarak Üniversitelere dayamış olan 3. gruptaki kulüplerin ciddi bir şekilde yeniden yapılanması gerekmektedir.
2. gruptaki takımların ise bir tercih yapmaları gerekmektedir. Bu gruptaki takımlar ya birinci gruptakiler gibi sadece bir üniversite takımı olmalılar ya da üniversite ve kulüp takımlarını fiilen ayırmalılar.
1. gruptaki takımlar ise çoktan tercihlerini yapmış durumdalar ve mevcut durumda 2. 3. gruptaki takımlar yüzünden boş yere zarar görmekteler (tam bağımsız bir üniversite ligine sahip olamayarak) (Ancak ben özellikle şehir takımlarından bazılarının da kendi şehirlerinde birer kulüp takımı kuracaklarını tahmin ediyorum. Bu durum kulüpler ligine de büyük renk katacaktır.)
10 Nisan 2009 Cuma
Kaydol:
Yorumlar (Atom)